31 Ağustos 2016 Çarşamba

Homofobi yine öldürdü...




Nalan'ımız yaşamına son verdi, aile akrabalarına trafik kazası dedi. Biz diyoruz ki, intihar değil, cinayet. Nalan'ı siz öldürdünüz, homofobiniz öldürdü, nefretiniz öldürdü, sevgisizliğiniz öldürdü. 

Defalarca çocuklarınız eşcinsel olursa reddetmeyin, homofobi, transfobi öldürüyor, intihara sürüklüyor, yaşamları zehir ediyor. Çocuklarınızın yanında olun dedik. Gün geçtikçe artan trans ve eşcinsel intiharlarına, asla konduramayacağım, yaşama sevincine, enerjisine hayran olduğum arkadaşım da eklendi. İçimiz yanıyor. Acımızı, Nalan'ımızın ölümünden sonra bile ailenin bitmeyen nefreti büyütüyor.

Nalan kimdi? Dahi derecesinde üstün zekalıydı. Ankara ODTÜ makine mühendisliğini kazandı. Bir süre sonra bıraktı. ( Neden bıraktığını o kadar iyi biliyorum ki? Aileden uzak daha fazla kendin olabilirsin çünkü. Aynı şehirde olmamanın verdiği özgürlük bile sana nefes aldırır. ) Boğaziçi İşletmeyi bitirdi. Yurt içi yurt dışı uluslar arası, ulusal şirketlerde çalıştı. Hiper aktif, sürekli spor yapan, neşeli, yerinde duramayan, her an size kahkaha attırabilen ince zekaya sahip, ağzına alkol, sigara koymayan,hayvan sever, gerçekten de kimseye zararı olmayan bir insandı. Annesini çok erken kaybetmişti. 

Ailesine açılmadığı dönemde bile büyük çatışma yaşıyordu. Ve bir gün ailesine açılmaya karar verdi. Onu olduğu gibi kabul etsinler istedi. Bir avukat abi, boğazına sarıldı, darp etti. Rapor aldı ama şikayetçi olamadı. Çünkü abisine zarar gelebilirdi. Bir doktor ve de bürokrat abla, dışladı, aşağıladı, tehdit etti. Bir diğer öğretmen abla ve eşi dışladı. Canı gibi sevdiği yeğenlerini göstermediler. Her şeyini satıp Almanya'ya gitti. Sanıyordum ki orada  huzuru buldu. Bilemedim. Bu kadar yalnız kaldığını, tutunacak dalı kalmadığını bilemedim. 

Halbuki biz akrabalığın kan bağı olmadığını çoktan öğrenmiştik, halbuki biz birbirimizin ailesi, kardeş, yoldaşı olmuştuk. Bilemedik, Nalan'a bunu konduramadık. İçimiz cayır cayır yanıyor.

Aile ölümünden sonra ne mi yaptı? Cenazesini almaya Almanya'ya giden olmadı. O kahrolası abi ne yapacaksa burada yapsaydı da bizi bu kadar uğraştırmasaydı dedi. Akrabalarına, trafik kazasından vefat etti dediler. Çünkü onlar orta Anadolunun güzide şehirlerinden birinde siyasetin ağır toplarındandı, çünkü üst düzey bürokratlardı, çünkü iktidara yakındılar. Çünkü bizim canımız arkadaşımız onların sözde itibarını zedelerdi. İtibarları, ahlakları batasıcalar.  

Buradan haykırıyorum. Hepiniz katilsiniz, Nalan'ı dışlayan, aşağılayan, şiddet uygulayan, ona dünyayı dar eden hepiniz katilsiniz. Nalan intihar etmedi. Nalan'ı öldürdünüz. Siz öldürdünüz ve bunun hesabını vereceksiniz. 

Şimdi aile sessiz sedasız Nalan'ımızı defnetmek istiyor. Cenazenin gününü, saatini, yerini gizliyor. 

Ben ne mi istiyorum. O'na sarılmak, yalnız da değildin, yanlış da değildin Nalan'ım, Biz vardık kardeşlerin. Bir el uzatsan, bir yardım desen elini tutacak onlarca insandık. Onlar yanlıştı, onlar homofobikti, onlar kötüydü diye haykırmak istiyorum. Nalan gitti, geri gelmeyecek. Ne ilkti ne de son olacak. Ahhh diyorum ahh annesi sağ olsaydı, kızını bağrına basardı, tutunacak dalı olurdu, kardeşlerinin nefretine set olurdu, korurdu arkadaşımızı belki. 

Bana hep çocuğun çok şanslı, hayatını kurtardın diyenlere, her zaman hayır ben şanslıyım, çocuğum benim hayatımı kurtardı diyorum. İçi boş cümleler değil bunlar. Çocuğum bana aile oldu, hayat oldu, nefes oldu. tutunacak dal oldu. Çocuğuma bunun yükünü asla vermeden, sevgisinin kıymetini bilerek dört elle yaşama sarılmama neden oldu. bazen tek bir el, tek bir sevgi yetiyor. 

Biz biliriz yalnızlığı, çaresizliği, gizlenmeyi, yalanı, dolanı, rol yapmayı. Yalan, dolan, rol olmazsa hayatında seni daha büyük kötülükler bekliyordur çünkü. İşsiz kalırsın. Zaten aşk, hayat arkadaşlığı, yoldaşlık nedir, ne kadar zordur bizler için. Parasız kalırsın, ailesiz kalırsın. Kendin gibi arkadaşların yoldaşın, kardeşin, akraban dostun olur. Onlar da kendi mücadelelerinde yol alırlar. Bilemezsin ki kim yaşamın kıyısında, kim kahkahalarının ardında vedaya hazırlanıyor. 

Asla unutulmayacaksın...Gittiğin yerde huzuru bul güzel kardeşim...Anneciğine, şefkatine kavuşmuşsundur umarım.

Nalan'ımıza yaşatılanlar, kendi kaleminden...


Son sözüm : Nefrete, kötülüğe inat yaşayacağız. Birbirimize tutunacak dal olacağız. Buradayız, bir arada dayanışacağız. Kimse kendini çaresiz hissetmesin dostlar. Yaşayalım, Nalan için yaşayalım, tüm yaşamına son veren trans, eşcinsel kardeşlerimiz için yaşayalım.



29 Temmuz 2016 Cuma

Yüzde kaça vurulur insan...

Kadın dedi
heteroyum
Kadın sordu
Yüzde kaç heterosun?
Kadın dedi
Bunun yüzdesi mi olur.
Kadın gülümsedi
Belki %1'de saklayacağım umudumu
Kadın zor dedi
Kadın değer dedi.
Durdu
Yine sordu
Heryerin mi hetero?
O nasıl soru dedi kadın.
Olmayan bir yerini söyle, öpeyim dedi öteki.
Yanağını uzattı kadın

Öteki geldi,
öptü
Kokusu ahhh

Kadın
%1'i ötekine bıraktı
hayallerini aldı
gitti....

Yeter ki çocuğum eşcinsel olmasın (mı?)

Bu yazı ilk olarak blogcuanne.com da yayımlanmıştır.
http://blogcuanne.com/2015/06/25/yeter-ki-cocugum-escinsel-olmasin/


25 Haziran 2015

Yeter ki çocuğum eşcinsel olmasın

Aşağıdaki yazı ismini saklı tutmak isteyen bir Blogcu Anne okuru tarafından, LGBTİ Onur Haftası’na atfen kaleme alındı.
***
Şimdi bir oyun oynayalım, test yapalım anneler ne dersiniz?
Ben bir cümlenin başını yazacağım, siz boşlukları dolduracaksınız. Alın elinize kalem kağıdı, oyuna başlayalım.
Çocuğum büyüdüğünde …………. olmasını istemezdim.
Çocuğumun eşcinsel olduğunu benden yıllarca sakladığını anladığımda …………. .
Oğlumun en yakın erkek arkadaşıyla öpüştüğünü gördüğümde …………. .
4 yaşındaki oğlumun sadece bebeklerle oynadığını anlayınca …………. diye düşünürdüm.
18 yaşındaki kızım Ayşe kendisine bundan sonra Ahmet dememizi isteseydi …………. .
40 yaşında lezbiyen kızım anne olmak isteseydi …………. yollarını denerdim.
Çocuğum bana eşcinsel olduğunu açıklasaydı hemen ………….
Evet sorularımız bu kadar…
Çıkan sonuçlara bakalım şimdi de…

Eğer verdiğiniz cevaplar arasında, hemen doktora götürür tedavi ettirirdim, iğrenirdim, erkek oyuncaklarına yönlendirirdim, keşke hiç bilmeseydim derdim, hemen evlendirmeye çalışırdım, doğru insanı bulmadığını düşünürdüm ve benzeri cevaplar varsa, ciddi bir homofobi/transfobiniz var demektir. Homofobi ve transfobi çok ciddi, çok sinsi ve tedavisi çok uzun süren bir hastalıktır. (Homofobi nedir? Transfobi Nedir?)
ÇÖZÜM: Çocuğunuzun ve sizin mutluluğunuz için acilen bu hastalıkla mücadele etmeniz gerekiyor. Bu süreç oldukça uzun ve ciddi uğraş gerektiren, psikiyatristlerden, LİSTAG gibi ebeveyn oluşumlarından, Pembe Hayat, Kaos GL, lambdaistanbul, SPoD LGBTİ gibi derneklerden destek almanız gereken bir süreç. Ama yılmayın; evrilmeye, hastalıkla mücadeleye devam edin. Sonuç hepimiz için çok güzel olacak! (LGBTİ terimleriyle ilgili şahane bir sözlük için tıklayın. Çocuğu eşcinsel, transseksüel ebeveynlerin kurduğu dernek için tıklayın.)

Eğer verdiğiniz cevaplar arasında benim çocuğum asla eşcinsel olmaz. Eşcinsellik hastalıktır, genetiktir. Bu çocuklar marjinal ailelerden, boşanmış insanların çocuklarından, şu bölgeden, bu şehirden, şu mezhepten çıkar diye düşünüyorsanız hem ırkçı hem homofobik, hem de önyargılısınız demektir ki durum o zaman gerçekten vahimleşiyor. Homofobi ve transfobi, ırkçılık hastalığına tutulduğunuz ve doğal olarak tedaviyi de reddettiğiniz için, çocuğunuzun eşcinsel veya transseksüel olması durumunda, onu suçlamanız, ondan nefret etmeniz, evlatlılıktan reddetmeniz mümkün. Çocuğunuzun intihara sürükleyebilirsiniz, onu bir ömür boyu mutsuzluğa mahkum edebilirsiniz. Ne yazık ki size sunabileceğim kişisel bir çözüm yok. Umarız bir gün önyargılarınızdan kurtulursunuz ve aslında bunun için en iyi yolun, tüm nefretinize rağmen, nefret ettiğiniz insanlarla birbirinize dokunabilmeniz olduğunu görebilirsiniz.

Eğer verdiğiniz cevaplar arasında ‘eşcinsel bile olsa’ onu sevmeye devam ederdim, hemen yurt dışına götürürdüm, hem zaten benim gey arkadaşlarım da var, çok eğlenceliler (çok gıcık geyler de var emin olabilirsiniz), zaten ben çok açık çok modern bir insanım, homofobi de transfobi de benim yakınımdan bile geçmez diyen bir ebeveyseniz, hiç farkında olmadan, sözde pozitifleştirerek yine ayrımcılık yapıyorsunuz, yine çocuğunuzu ötekileştiriyorsunuz demektir. Burada çok sinsi haller var. Unutmayın, eşcinseller dahil hiç kimse ben homofobimi yendim. Bu iş bitti diyemez. Bunun sonu yok. Evrilmeye, okumaya, birbirimize dokunmaya devam edeceğiz.

Eğer verdiğiniz cevaplar arasında, çocuğum aşık diye sevinirdim, çocuğumun istediği cinsiyet kimliğine kavuşması için gereken her şeyi yapardım, oğluma yeni yeni şahane bebekler alır, yüzündeki mutluluğu görmek isterdim, kızımın anne olması için hemen evlat edinme yollarını araştırırdım, çocuğumun eşcinsel olduğunu sakladığını öğrendiğimde ben nerede hata yaptım diye düşünürdüm, çocuğumun yalancı olmasını istemezdim, yeter ki onursuz olmasın gibi cevaplar varsa, ne mutlu size ve sizin çocuğunuza! Yalnız unutmamanız gereken bir şey var, o sinsi homofobi ve transfobi hastalığı var ya, içinize farkında olmadan işleyebileceğini, cinsiyetçi söylemlere dönüşebileceğini, homofobi ve transfobiyle mücadelede evrilmenin sonu olmadığını unutmayınız.

Yine de şu bir gerçek ki, Türkiye’de en şanslı çocuklar sizin çocuklarınız olacaklar.
Ben kimim ki bunları yazdım? Attım tuttum bir şeyler.

Hani geçen sene O Biçim Bir Anne içini dökmüştü Blogcu Anne’ye… Pek çok anne ne güzel cevaplar vermişti, o yazı çok fazla paylaşılmış, çok güzel cevaplar yazılmıştı.
O anne ailesine hiç açılmamıştı. Şansı yaver gitmişti de ailesinden uzak da olsa, kendi ailesini kurmuş, evlat edinmiş, kendi hayatını yaşayabilen şanslı azınlıktandı.

Soruyu tekrarlıyorum yeniden ebeveynler: çocuğunuz eşcinsel olsaydı ne yapardınız? Emin olun vereceğiniz cevaba, hissettiğiniz duyguya göre çocuklarınızla aranızdaki mesafe belirlenecek, sizin ve çocuklarınızın mutluluğu etkilenecek, ilişkinizdeki samimiyet artacak.

Ben çocuğuma açık olacağım. Ona yalan söylemeyeceğim. Kararlıyım.

Çocuğum da yeter ki onuruyla yaşasın; tüm insanların eşit, özgür, adil bir dünyada yaşaması için, yoksulluğun bitmesi için mücadele etsin; tüm canlıların yaşam hakkına saygı duysun; dini, dili, rengi, cinsiyeti, cinsel yönelimi, ırkı, şehri, mezhebinden dolayı kimseye ayrımcı davranmasın.
Eşcinsel onur haftamız kutlu olsun.
Son söz: Eşcinsellik hastalık değildir. Homofobi/transfobi hastalıktır ve eşcinseller her yerdedir.

O biçim bir anne

Bu yazı ilk olarak blogcuanne.com da yayımlanmıştır.

14 Ekim 2014

”O Biçim” Bir Anne

Aşağıdaki yazı Blogcu Anne okurlarından M. tarafından kaleme alındı.
***
Ben bir anneyim.

Sünni, Türk, orta sınıf, Türkiye’de milyonlarcası bulunan çoğunluk gibi, resmi olarak evli bir anne-babadan ve ikiden fazla çocuktan oluşan bir ailede, sevgi dolu büyüdüm. Annemin uçan terliğinden kaçamadığım ve bakkal amcadan çikolata alırken ellendiğim zamanları saymazsak şiddet ve taciz yaşamadım. Para sıkıntısı çekmedim, babamdan nefret etmedim. Sözde “normal” bir aileden sözde “marjinal” bir genç kız olarak çıktım.

Neden, nasıl olduğunu hiç anlamadım. Bir süre sonra anlamaya çalışmadan kendimi olduğum gibi kabul ettiğimde, en büyük endişem nasıl anne olacağımdı. Görünmez olmayı başarabilirdim, gizli yaşadığım aşklarım olabilirdi, görünmezliğimi sürdürdüğüm sürece okuyabilirdim, çalışabilirdim. Türkiye’deki tüm “normal” görünen insanlar gibi bir hayat sürebilirdim. Tek yapmam gereken yalan söylemek ve rol yapmaktı.

Ama nasıl anne olacaktım? Yıllarca düşündüm. Hem çocuğuma, hem bana, hem de “normal” aileme uyan iyi çözümü buldum: Evlat edindim. Kalbimde büyüttüğüm şahane bir evladım oldu.
Bir dünya acemilikle, annemin, ablalarımın, arkadaşlarımın tavsiyeleri, bloglar, kitaplar, forumlar arasında boğuşarak çocuğumu en iyi şekilde yetiştirmeye çalışıyorum.

Çocuğumu katı gıdaya alıştırırken, ilk adım denemelerini yaptırırken, geceleri uykusuz kalırken, tuvalet eğitimi verirken, kreşe başlarken, zararlı gıdalardan uzak kalması için herkesle mücadele ederken, yüzmeye götürürken, satranç öğrensin diye uğraşırken, ateşi 41’i geçip kucağımda zangır zangır titrerken, telaştan ev terlikleriyle hastaneye koştururken ve hepinizin yaşadığı daha nice şeyi birlikte yaşarken çocuğumla biz bir “aile”yiz. Eşcinselliğim ne benim anneliğime engel, ne de anneliğimi eksiltiyor. Hepinizin çocuğunuza duyduğu sevgiden farklı değil sevgim, şefkatim, ilgim, bağlılığım, endişelerim, ilkokulu nasıl seçeceğimden akran zorbalığıyla nasıl baş edeceğine kadar uzanan korkularım. Sizinkilerden hiç farklı değil.

Buraya kadar çocuğumla birlikte yaşadıklarımızda sizden farkım olmadığını göstermeye çalışıyorum. Neden mi?
Farklılıklarımızı artık yüzümüze vurmayın, bizi ötekileştirmeyin, çocuğumu rencide etmeyin, heteroseksüel anne-baba ve 3 çocuklu bir aile yaratıp bizi “marjinal”, “tuhaf” “değişik” diye tanımlamayın, manşetlere taşımayın, üzerimizden politika yapmayın diye.

Lütfen babası yok diye üzülmeyin, acımayın. Sonra gelip kreş idarelerine ”Vah vah vah o çocuğun babası yokmuş” diye ağlamayın. Çocuklarınıza ”Evet, bazı ailelerde baba olmayabilir. Onlar da bizim gibi bir aile, sadece değişik nedenlerle evde baba yok” deyin. Çocuklarınıza karşı bizi anormalleştirmeyin. Hadi ben “marjinal”im ya, boşanan, eşleri vefat eden, terk edilen, bekar anneliği tercih eden binlerce milyonlarca “normal” kadın ve onların babaları-yanlarında-olmayan çocukları var. Bize ve çocuklarımıza lütfen bunu yapmayın.

”Sadece doğumla anne olunur”u unutun gözünüzü seveyim. Evlat edinen, koruyucu aile olan birçok insan sizin yüzünüzden, sizin yapacaklarınızdan korktuğu için çocuklarına bile gerçeği söyleyemiyor. Baba konusunda karşılaştığımız olumsuzluklar nedeniyle çocuğuma “kalbimde büyüdüğünü” aile sırrı olarak anlattım ve bu şekilde hiç kimseyle paylaşmamasını sağladım. Böylece bir dünya saçmalıkla baş etmek zorunda kalmayacak. Şimdiden sırlarla tanıştı çocuğum.

Eşcinselleri öcü olarak görmeyin yalvarırım. Biz her yerdeyiz, belki evinizde, kesinlikle işyerinizde, sokakta, parkta, muayenehanelerde, hukuk bürolarında, inşaatlarda, köyde, şehirde, dağda her yerdeyiz. Yaşayabilmek için görünmez oluyoruz. Yalan söylüyoruz. Sahte evlilikler, sahte ilişkilerle gerçek kişiliğimizi gizliyoruz. Görmeseniz de, anneyiz, babayız, evliyiz, bekarız, evde kalmışız, kardeşiz, patronuz, işçiyiz, köylüyüz. Görünmezliğimiz varlığımızı yok etmiyor. Sadece bu ikiyüzlü topluma ayak uyduruyoruz.

Hani bize “aile” olarak dayatılan tanım var ya… İzlediklerimizde, okuduklarımızda, ekranlarda, politikacıların söylemlerinde, devlet politikası olarak dayatılan tanım… İşte bu sadece benim gibi “o biçim” anneleri ve onların çocuklarını değil, milyonlarca kadının ve çocuklarının mutsuz olmasına, aşağılanmasına, ötekileştirilmesine yol açıyor.

Çocuğumun etnik kökeni, evlat edinilmesi, babası olmaması, eşcinsel bir annesi olması nedeniyle Türkiye’de karşılaşacağı ayrımcılığı düşündükçe delirecek gibi oluyorum. Ne kadar yazsak ne kadar paylaşsak da anlayışların değişeceğine dair inancım yok. Sırf bu yüzden yurt dışında yaşamaya başladık ve böyle devam edeceğiz. Başka çaremiz kalmadı.

Aslında daha söyleyecek çok sözüm var ama susmalıyım. Ben hem varım, hem yokum çünkü. Hem her yerdeyim, hem de hiçbir yerde yokum. Sadece bunu bilin istedim.

24 Haziran 2014 Salı

Bi cesaret

"Hayatım boyunca hep bişeylerden korktum. Ya birşeylerin olmasından ya da birşeylerin olmamasından." Breaking Bad'de başkarakter böyle söylüyordu. Bana da ne kadar uyan bir cümleydi. 

Korkuyu attım dün. Bir cesaret insanların karşısında kendi tecrübelerimi paylaştım. Başka hiçbir kimliğe bürünmeden, rol yapmadan, yalan söylemeden  Yine de beyaz bir yalan vardı :) İsmimi uydurduk  :)
Dostlar beni yalnız bırakmadı, bir saat hep birlikte güldük, eğlendik, öğrendik. Tecrübelerimizi paylaştık. Hayatımın en güzel günlerinden birini yaşadım. Geleceğin eşcinsel ebeveynlerini gördüm. Meğer kendi kimliğinle yalansız varolmak, bunu paylaşmak ne kadar rahat ve eğlenceli birşeymiş. Yaş geçti, ömrün yarısı bitti. Daha yeni farkediyorum :)

Panelle ilgili ayrıntıları, duygularımı daha sonra yazacağım. Yorgunluk ve uykusuzluk vurdu bugün :) 
İyi ki anne olmuşum. İyi ki kendimi kandırmamışım, sahte hetero hayatlara kendimi mahkum etmemişim de eşcinselliğimle uzun yıllar önce barışmışım. 
Umut, sevgi, dayanışma, dostluk. Bunlarla üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şey yok.

Panele tüm katılanlara, katılamayıp aklı kalanlara, onur haftası organizasyonuna ve sevgili merveye çok teşekkürler :) İyi ki varsınız.

20 Haziran 2014 Cuma

Onur haftasındayız şekerim...

PANEL: Türkiye’de LGBTİ ebeveynler 

mümkün (mü?)


23 June Monday - 19:00 - 20:50

Türkiye’de LGBTİ bireylerin ebeveyn olması yasal/ toplumsal olarak mümkün (mü?)

Türkiye’de eşcinsel evlilikler ya da birliktelikler yasal açıdan tanınmıyor. Bir bireyin evlat 

edinmesi durumunda, açık bir eşcinsel veya trans olması bir engel. Trans bireyler ameliyat 

sürecinden geçmek isterlerse üreme yeteneğinden yoksun olma şartı var. Yasaların 

heteronormativite ile şekillendiği bu düzlemde LGBTİ ebeveyn olmak mümkün mü? Yasaların 

köşeye sıkıştırmaya çalıştığı LGBTİ ebeveynler ve ebeveyn adayları kendilerine nasıl bir 

özgürlük alanı yaratabilir?

Konuşmacılar:

Sema Merve İş (Araştırmacı), Soner Snor (Sosyal Hizmetler Çalışanı), Ezgi Güler (Ebeveyn)

Fransız Kültür Merkezi


30 Aralık 2013 Pazartesi

Homofobiyi/transfobiyi aşma yolları-1

Hepimizin öyle ya da böyle hayatının bir döneminde, kabullenilmek, arkadaşımızı, ailemizi veya işimizi kaybetmemek adına bulduğu "sözde" çözüm üzerine yazacağım bugün. Bireysel olarak homofobi/transfobiyle başetme yollarından biridir bu. Çok iyi, çok namuslu bir insan olmak, çok iyi bir evlat, çok çalışkan bir beyaz yakalı olmak. Tüm bu "iyi" sıfatları ismimizin veya cinsel yönelimimizi tanımlayan kelimenin önüne koydurabilmek. Kendimiz gibi olabilmek, kabullenilmek için kendimizden ödün vermek.

Trans, ibne, kadın gibi kıvırtıyor v.b. ama çok namuslu. Trans, ibne, gey ama çok iyi bir dost. Lezbiyen, biseksüel bir kadın ama çok güvenilir. Ay benim bissürü gey arkadaşım var. Nasıl eğlenceli insanlar. Tavsiye ederim kız. Geylerle eğlenmeye git gibi birçok cümleyi duyduk, duymaya da devam edeceğiz.

"Hala" isimli belgeseli izleyeniniz var mı bilmiyorum. İzlemediyseniz linkten ulaşabilirsiniz. http://efa.erciyes.edu.tr/bel,halaaa.html
Bir de şurada bir yazı var.

 "Hala" doğduğu köye yıllar sonra dönen, kaybettiği ana-babasının ocağında tek başına yaşayan transseksüel bir arkadaşımız. Köyde hakkında çıkarılan dedikodular, önyargılar sonucunda köylülerce kabullenilme sürecini anlatırken kimin yardıma ihtiyacı varsa gittim, hiçkimseyi geri çevirmedim (veya benzeri bir cümle) kullanıyor belgeselde. İhsan Hala'yı, köylüler de "şakır şakır oynar, eğlendirir herkesi, çok iyidir herkesin derdine koşar v.s." diye anlatırlar. İhsan Hala belgeselini izlerken içim acıdı. İhsan Hala her an mı eğlenceliydi, hep gülmek zorunda mıydı, herkesin yardımına gitmek için kendinden ödün vermedi mi, bu kadar eğlenceli, iyi, "namuslu" olmasa o köylüler İhsan Halayı kabul ederler miydi, evine bir erkek sık sık girip çıksa, İhsan Hala köyden birine aşık olsa, bunu dillendirse, söylese neler olurdu? Gayet insani bir şekilde o köylülerden hiçbirine içinden kızmak, bağırmak, küfretmek gelmedi mi? Geldi de başına neler geleceğini düşünerek sustu mu? O iyi, namuslu, eğlenceli insan dışına çıkan transseksüel ne yapardı? İhsan halanın akşamları evde tek başına kaldığı, sabahları ortalıkta hiçkimseler yokken yürüdüğü zamanlarda hissettikleri. O içsel yalnızlığı, o hüznü içimde hissettim. Çok üzüldüm. Zamanında kendim de bunu yaşamak zorunda kaldım diye belki. Bilmiyorum. Büyük şehirde kendimiz olma şansımız daha fazla belki. Ama topluluk küçüldükçe, dikkatleri üzerine çekmen, dışlanman çok daha kolay. Bu yüzden ya gettolara sıkışıyoruz, ya da her zaman iyi, eğlenceli, namuslu olma hallerini oynuyoruz. İnsanlıktan çıkıyoruz.

Ben bir anne sitesinde out olduktan sonra, pekçok insandan şu tür mesajlar aldım.
"Lezbiyen olabilirsiniz ama gördüğümüz kadarıyla çok özenli bir annesiniz. Çocuğunuz çok şanslı."

Ama siz sevgilinizle çocuğunuzun önünde öpüşürseniz, elele tutuşursanız aynı kişiler, sizi çocuğunuzun ahlakını bozmakla suçlamak için asla vakit kaybetmeyecektir. Bunu söyleyen heteroseksüel kadın kocasıyla çocuklarının önünde öpüşebilir, elele tutuşabilir, koklaşabilir. Bunda sorun yoktur elbette.
Bulunduğunuz çevrede kabullenilmek ve dışlanmak an meselesidir bu yüzden. Çok dikkat etmelisiniz. hafazanallah sevgilinize, arkadaşınıza, iş arkadaşınıza olumsuz herhangi bir insani tepki vermeniz durumunda da, isminizin önüne bu kez cinsel yöneliminizi içeren oldukça fena bir sıfat hemen geliverir.

Gerçek şu ki, toplumda  homofobi/transfobi devam ettiği sürece sen bireysel olarak ne yaparsan yap bi halt olmuyor.

Sonuç, sal gitsin be İhsan hala....Ben seni her halinle seviyorum...

P.S. Okuyanların aklına aman da bu kadın bu yüzden iyi anne olmaya mı çalışıyor falan gibi birşey gelmesin ha. Iyi annelik (artık her neyse tanımı) öyle zorlamayla falan olacak iş değil :) Annelik başlı başına başka birşey :))